Salı, Nisan 10, 2007

İpekböceğinin Tarihçesi

Rivayete göre ; M.Ö. 2600 lerde hüküm süren Çin İmparatotu Hoang-Ti zamanında saray bahçesinde bir tırtılın dut yaprağı yediği ve sonra koza ördüğünü farketmiş. Bu durum üzerine imparator, bu kurdun hayatının incelenmesini emretmiş ve bu görevi eşi Kraliçe She-Ling-She'ye vermiştir. Kraliçe uzun zaman yaptığı tetkikler neticesinde bu kozadan ipek çekilebildiğini ve bunun da dokumacılıkta kullanılabileceğini tespit etmiştir. Bu nedenle ipekçilik tarihinde She-Ling-She ipek ilahesi olarak bilinmektedir.
Çin'de saygın bir uğraş olarak, yüzyıllar boyunca büyük gizlilik içinde yürütülen ipekböcekçiliği, ülkeye ün kazandırmış ve büyük bir gelir kapısı aralamıştır. Çin, bu değerli hazineyi kaybetmemek için yüzyıllar boyunca bir takım katı kurallar uygulamıştır. Öyle ki ; bu sanatın ülke dışına çıkmasına göz yuman ya da yardım edenler bir dönem ölümle cezalandırılmıştır. Ancak, M.S. 149 yılında Türkistan'da bulunan Hotan Eyaleti Hakanı'nın bir Çin Prensesi ile evlenmesi, ipekçiliğin Çin sınırları dışına taşmasına sebep olmuştur. Çin'de bir asalet nişanesi olarak bilinen ipeğin, Hotan'da bulunmaması nedeniyle prensese önceki ihtişamını devam ettiremeyeceği söylenir. Buna üzülen prenses ülkesine gittiğinde saçlarının arasına ipek tohumlarını saklayarak Hotan'a geçirir. Böylece ipek, ilk defa Çin sınırları dışına çıkar.
M.S. 300 dolaylarında önce Japonya'da, daha sonra da Hindistan'da ipekböceği yetiştirilmeye başlanır.
Bu sanat zaman içinde Asya'yı boydan boya aşıp Anadolu üzerinden Avrupa'ya uzanan, en önemli kervan yoluna "İpekyolu" adını vermiştir.
İpeğin Anadolu'ya gelişi Bizans İmparatoru Justinien (527-565) ile gerçekleşir. Bu dönemde Hint ve İranlı tüccarlar tarafından Batı'ya doğru yol alan ipek sayesinde Constantinopolis'te ileri düzeyde ipek dokumacılığı görülür. Bizanslılar'ın en güzel ipekleri burada dokunmaktadır. Ne var ki , bir zaman sonra, siyasi ve iktisadi sebeplerden dolayı kervanlarla Bizanslılar arasında çıkan bir anlaşmazlık neticesinde ipek artık Constantinoplois'e uğramaz olur. Bu sırada Justinien, ipeğin gerçek kimliğini araştırmak üzere iki rahibi, din kisvesi altında Çin'e gönderirr. İranlı ve Aynarozlu bu iki rahip, Constantinopolis'e kamış bastonlarının içine sakladıkları ipekböceği tohumları ile döneceklerdir. Böylelikle ipekböcekçiliği, Asya'dan Avrupa'ya intikal eder. İpekböcekçiliğinin Batı'ya doğru yayılmasıda Araplar'ın istila hareketleriyle Venedikliler ile Cenovalılar'ın bu alandaki ticari faaliyetlerinin büyük rolü olmuştur.

Türkiye'de ise ipek üretimine yaklaşık 1500 yıl önce başlanmıştır. Günümüz Türkiyesi’nde de önemli bir sanayi dalı olan ipekçiliği, Osmanlılar bir sanat haline getirmişler.
Yurdumuzda ipek denince akla ilk gelen yer Bursa. Yeşil Bursa’da ipek ve ipekböcekçiliği o kadar gelişmiş ki, adına han bile yapılmış. ‘Koza Han’ adı verilen bu hana eskiden ipekböceği yetiştiricileri gelip, ellerindeki sepetlerde bulunan ipek kozalarını tüccarlara satarlarmış. Koza Han’da bugün de ipekli ürünler satılıyor, ama bunlar artık fabrikalarda üretilen ipekler. Türkiye’de şu anda 40 bin aile ipekçilikle uğraşıyor. Bursa’da kurulan İpek Böceği Enstitüsü de aileleri ipekböceği yetiştiriciliği için teşvik ediyor.
Bizde Bursa Koza Birlikten temin ettiğimiz böcekleri en iyi şekilde yetiştirmeye çalışarak Eski Datça'daki bu sanatı tekrar hayata geçirmek istiyoruz... Koynumuzdaki tohumlar hala uyuyorlar... Birkaç güne kadar açılmalarını bekliyoruz... Tabii bu arada malikaneleri hazır.
NOT : Yukarıdaki bilgiler Skylife dergisinden ve Motif Handicraft sitesinden alınmıştır...

Hiç yorum yok: