Çarşamba, Mart 28, 2007

UĞUR'lar Olsun




Dün, Dünya Tiyatrolar Günü nedeniyle belediyemiz tarafından tüm Datça yaşayanlarına ücretsiz olarak organize edilen oyunda idik... Samsun Sanat Tiyatrosu'nun Uğur Mumcu'nun Eserlerinden Yola Çıkılarak Sahneye Koyduğu "Bir Pulsuz Dilekçe" adlı oyun saatlerce alkışlanmaya değerdi doğrusu.... Hatırladık demeyeceğim. Ne Uğur Mumcu silindi hafızalardan ne Bahriye Üçoklar, Çetin Emeçler ne diğerleri... Ne de Hrant Dinkler unutulacak... Saygıyla...

Salı, Mart 27, 2007

Guşlarımız Yolda

Biraz önce güzel haberi aldık.. Guşlarımız yola çıkmış... Ne mi diyoruz? İpekböceklerimiz tabii ki. Datçalılar ipekböceğini yetiştirip koza haline getirme işine "guş tutmak" derler.. Daha önce bahsetmiştim ipeği kendimiz yetiştirip, dokuyacağımızdan...İşte geçmeyecek sandığımız aylar geçti ve o heyecanlı süreç başladı... Bursa Koza Birlik'e verdiğimiz siparişimiz bugün kargo'ya verilmiş.

Bu süreç içinde; Muhtarımız Neşe bizden desteğini hiç esirgemedi. Kaymakalık El Sanatları binasından boşta olan odanın böceklerimize tahsisini sağladı. Bizde böceklerimizin odasını kireç boyama ve temizlik işleri yaparak hazırladık. Hatta isim bile koyduk "İpekböcekleri balayı odası" diye :) Tohumlar bize ulaştıktan sonra zamanı geldiğinde (tahminimizce 10 gün içinde) koynumuza koyacağız ve onları kış uykusundan uyandıracağız. Balayı odalarına nakledip, gelişim süreçlerini izleyeceğiz... Bu aşamada da gene Neşe ve annesi Emine Teyze bu işlemleri daha önce yaptıkları için geri kalan işlemleri birlikte yapacağız. Koza haline kadar ki süreçte taze dut yapraklarıyla bol bol beslemeli, böcek fare gibi düşmanlarından korumalı ve onları daima temiz bir ortamda tutmalıyız...


İlk başlarda kime bahsetsek, " Çok zor" yanıtıyla karşılaşmıştık.Guş tutmayı beçerirsek elimizde ipek dokuma olacak, yok beceremezsek Eski Datça işte bu kelebeklerle dolup taşacak. Artık göreceğiz zor mu?, kolay mı?, zor iş yapılamaz mı?

Pazartesi, Mart 26, 2007

Kurtuluş Savaşı Gazilerinden birini daha yitirmişiz...

Bugünkü Radikal Gazetesinden bir haber;
Türkiye, Kurtuluş Savaşı'nın son iki tanığından, 108 yaşındaki Konyalı Veysel Turan'ı kaybetti.Üç asır görmüş Turan'dan geriye aslında anlatmaktan çok da hoşlanmadığı savaş anıları kaldı. Savaşlardaki başarısı Üstün Hizmet Madalyası'yla ödüllendirilen Turan, yaptıklarını anlatırken, böbürlenmekten hoşlanmadığını söylemişti:
"Vazifemizdi yaptık. Bunda övünülecek bir şey yok. Şimdi kudretim olsa, memleketimiz bir tehlikeyle karşılaşsa, yine aynı şeyleri yaparım. Afyon'da, Sakarya Meydan Muharebesi'nde, Eskişehir'de, 2. İnönü Savaşı'ndaydım. Büyük Taarruz'da bozguna uğrayan Yunan kuvvetlerini İzmir'e kadar takip ettik. Bazen 100 atlıyla başlardık savaşa, 8-10 kişi kalırdık geriye. Ölülerimizi defnetme fırsatı bile bulamadan, yeni bir cepheye doğru sürerdik atımızı."
Zaferden sonra savaş, Veysel gazinin peşini bırakmamış, geceleri kâbusla uyanmıştı: "Geceleri gözlerime uyku girmezdi. Ya bu savaşı kaybedersek, ya elimizdeki bu son toprak parçası da giderse, ya teslim olur da esaret içinde yaşarsak diye kâbuslar görürdük. Şimdi hasta, yaşlı ve yorgun bir adamım. Ama hiç olmazsa başımı yastığa koyduğum zaman rahat uykulara dalıyorum. Mustafa Kemal Paşa'yı defalarca gördüm. Hep yorgun ama dimdik ayaktaydı, keşke bu dünyadayken o da birazcık dinlenebilseydi."
Savaş sonrası Sarayönü'nde çiftçiliğe başlayan Turan, en çok istediği 'komutanların kendisini gelip görmesi' arzusuna kavuşamadan yaşama gözlerini kapattı.

Radikal haber sayfasına ulaşmak için ; http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=216666 (link vermekte sorun yaşıyorum, kopyalama işlemi yaparak girebilirsiniz)

Bu haber bana bir kez daha ülkemizin hangi şartlarda özgürlüğe ulaştığını ama ne yazıkki kıymetinin bilinmeyerek ne hale geldiğini düşündürttü... Kurtuluş Savaşı kazanılmıştı belki ama şimdi Türkiye başka esaretler altında... Artık cepheler değişti, şehitler başka...

Pazar, Mart 25, 2007

1999 yapımı bir film


Otobüsle yaptığımız son İstanbul-Datça yolculuğumuzda ekrana konan Ofis Çılgınlığı(Office Space) adlı film çok hoşuma gitti... Bazı noktalarda biraz abartılar ve saçmalıkları olsa da bence çalıştığı işyerinde mutlu olmayıp, başka bir dünya hayal edenlerin izlemesi, o hayal edilen başka bir dünyaya yelken açmakta cesaret verebilir.

Büyük Selçuklu Kartalı Kolye Çalışması


Şu günlerde Yaşar'ın üzerinde çalışmakta olduğu motif, Türk Süsleme Sanatı'nın en sık kullanılan motiflerindendir. Anadolu Selçukluları tarafından geliştirildiği için "Selçuki" olarak tanınmaktadır. Kökeni Uygur Türkleri'ne dayanan bu motif,Orta Asya steplerinde yaşamış Türkler'in, güç, bereket, iyi ve kötünün sembolleri olan hayvan ve doğaüstü varlık betimlemelerinde karşımıza çıkmaktadır. Türklerin Anadolu'ya yerleşmesi ile motif Anadolu'nun çizgileri ile birleşmiştir. Özellikle bu dönemde, Hatayi ile birlikte anatomik özelliklerini koruyan kuşlar birlikte kullanılmışlardır. Fakat Türklerin İslamiyete girmelerinden sonra motif, tüm sembol ve inanışlardan uzaklaşmış ve hayvansal çizgilerinin tamamını kaybetmiştir. Temel olarak birbirine girift hatlardan ve kıvrımlı uçlardan oluşan bu motif, bu şekilde stilize olarak orijinini gizlemiştir.


Günümüzde Büyük Selçuklu Kartalı olarak bilinen motif tasarımında abanoz ağacı ve kemik ikilemesi ile yapılan çalışma, iki gündür devam etmektedir. Önümüzdeki günlerde bitmesini planlıyoruz. İşlemin uzun sürmesi, ustanın tembelliğinden değil, motifin detaylı oluşundandır... Gümüş işlemi dahil tüm çalışmalar tamamlandıktan sonra bu ürünümüzü görebileceksiniz...

Perşembe, Mart 22, 2007

fırından yeni çıkan gümüş ürünler




bende boş durmuyorum bu arada... Bunlarda benim çalışmalarım...

Salı, Mart 20, 2007

Vosvos Sevdası

vosvoscu olacak çocuk kendini belli edermiş :)

Bugüne kadar bahsi geçmemiş olsa da, sıkı vosvosçu olan bizlerden bahsetmek istiyorum birazda... Ben küçükken, hep bir kırmızı vosvosum olsun isterdim... Biraz büyüyüp genç kız! olunca; küçüklük hayallerim biraz değişti... 90'lı yılların başında sadece 3 sayısı bulabildiğim(toplamda 6 adettir) Vosvos Magazin dergisine bakıp ve derin bir iç geçirip "Birgün bende onların içinde olabilsem hayalleri yanısıra,Kırmızı bir vosvosum olsun ve plakası benim ve seveceğim o genç adamın başharflerinden oluşsun diye hayal etmeye başladım... Yıllarca bankadan(Pamukbank) kazandığım o asgari ücretle biriktirdiğim vosvos paralarıyla bir türlü alamadığım vosvosuma 2000 yılının 31 Mayıs günü, kocam olan o genç adamın hediyesi ile kavuştum... Birgün önce bakıp iç geçirdiğim, almakta acele etmemek üzere ertelediğimiz o kırmızı ve MYM plakalı vosvosu, doğum günü hediyem olarak karşımda görmem karşısında kalp sektesinden gitmediğime şaşıyorum... M, benim adımın, Y, Yaşarın adının başharfide diğeri fazla :) İç geçirdiğim o dergi sayfalarında yer almak şöyle bir kenarda dursun, nereden bilebirdim ki; birgün Tosbağa Dergisini çıkaranlar arasında yer alacağımı...


Ailemizin üçüncü ferdi olan Pala ile çok güzel etkinliklere katıldık... İstanbulda iken bazı zamanlar, ayın iki haftasonunu Kaplumbağa Fun Club(Şu an Kaplumbağa Otomobil Derneği- www.vkod.org.tr) ile, ya da kendi arkadaş grubumuzla değişik yerlere giderek, bir sürü macera yaşadık... Zaten bizi Datça ile tanıştıran ve yerleşmemize sebep olan gene vosvos'tur. Vosvos sevdasını ancak yaşayanlar bilebilirler... Biz vosvos sayesinde birçok dost kazandık. Bir başka, internet üzerinden olan vosvos grubu (www.vosvos.net) bu dostlara vostdost derler...


Pala, bazı nedenlerden dolayı henüz Datça sürvenine başlayamadı... Bu yaz gelmesini heyecanla bekliyoruz... (İst-look'daki arkadaşlara hatırlatma) İst-look nedir derseniz? eğer, Onlar vosvosların ömrünü uzatanlardır.. Tanışmak isterseniz www.ist-look.com adresini ziyaret edebilirsiniz...


İstanbulda yaşamanın nesini özlüyorsunuz diye soranlar oluyor bazen... Vosvos etkinliklerine katılmayı özlüyoruz aslında... Hele ki, dikiz aynasından baktığınızda arkanızda sıralanan rengarenk vosvoslarla gidilen tatillerin hazzı... hıııım... evet bunu özlüyoruz... Şöyle büyük bir etkinlik yapılsada keşke, biraraya gelsek... Nerede olduğu çok önemli değil, Ordu buluşmaları gibi... Türkiye'nin hatta dünya'nın her yerinden akın akın insanlar gelse...Yüzlerce hatta binlerce vosvos olsa renk renk, model model... Ne hayal ama!!! Bu yaşıma kadar gerçekleşmeyen hiçbir hayalim olmadı benim, belli mi olur :)

Sedef Kakma


Çalışıyoruz diyoruz peki biz ne yapıyoruz. İşte size Yaşar'ın yapmış olduğu son çalışma olan takunya çalışması...

keyifli anlar




Yoğun çalışma tempomuz arasında bahçemizde verdiğimiz kahve molaları yok değil...
Bunlardan birinde Nihat amcamızla otururken, arılar durdurak demeden hemen yanıbaşımızda çalışıyorlardı...