
1986 yılında ilk kez hayata geçen Antik Cafe-Bar geçtiğimiz Cuma akşamı 20.yıl dönümünü eski dostlarıyla kutladı... Buziki ve gitar eşliğinde çok güzel bir gece geçirdik. Ben, fotoğraf çekme bahanesiyle epey bir dinledim :)
İşte bazı fotoğraflar;


İpek böcekçiliği, dokuma, tasarım ürünler, el yapımı gümüş takılar, Doğa ile iç içe Datça'da üreten hayatlar...






Nedendir bilinmez uzaktan bakıldığımızda “Turizm Danışmanlığı” yazıyor olsa gerek, Datçaya ilk gelenler, genç çiftler “Nereyi görmeliyiz? Nereye gidelim? sorularıyla karşılaştık... Önerilerimize kulak verip, ertesi gün geçirdikleri günü bizlerle paylaşma nezaketinde bulunan çok güzel insanlarla tanıştık, keyifli sohbetlere yelken açtık. Eee hep çalışmak olmaz, birazda Datçanın yaz sezonundaki güzelliklerini de yaşamak lazım. Knidos(Mavide Uyuyan Güzel), Palamutbükü, Kargı, Ovabükü, Hayıtbükü ve daha nice güzel koylarda denize girdik. Hatta Erol abimizin Westfalia'sını alıp Knidos'a yaptığımız o gezi dönüşü Beatles müziği eşliğinde ettiğimiz danslar, sabahlara kadar dostlarımızla hatta vosdostlarımızla geçirdiğimiz keyifli zamanlar... Zaten herbir vosdostun geliş hikayeleri oldukça komikti. Garip bir tesadüftür ki buraya gelmek isteyen her vosvoscu yolda bir süprizle karşılaştı. Tayfunlar güzelim vosvoslarının ahı tutmuş olacak ki, Mazda'ları bozuldu ve bir gün rötarla Hyundai ile geldiler. Geleceklerinden haberimiz olmayan Sebo ve ailesinden öğleye doğru bir telefon aldık. Minibüslerinin benzini bittiği için Aktur'da konaklamışlar dolayısıyla bu şekilde bize haber vermek zorunda kaldılar. Daha da komiği Süha abinin olayıdır; Süha abimiz çok başkadır. Tanıyanlar bilirler. Tanımayanlara anlatmak zor. İstanbul Kaplumbağa Otomobil Derneği'ndeki arkadaşlar 12 araçla yaklaşık 31 saatlik maceralı yolculukları sonucu ulaştılar Datça'ya... Süha Abimizde bu gruptaydı fakat atlamış gelmiş önceden. Bizde Yaşarla balkonda çalışıyoruz. Bir arayalım bakalım dedik. Süha abi üzgün bir sesle açtı telefonu. Yaşar sordu “ Neredesin abi” Cevap : “Sormayın ya!!! Datça'nın ara sokaklarından birinde arabam su kaynattı (Kendiside eski vosvoscudur ama artık Uno'su var) oturdum bekliyorum”
Ah bir de Hakkı vardı ki ne eğlendik ne halaylar çektik.. Hakkı kim mi? Ankaralı. Önce 200 tane Hakkı geldi. Sonra yavaş yavaş azaldılar... Ve çeşitli illere dağıldılar. Siz geçen sene Datçada tatil yapanlardansanız Hakkıyı tanımış hatta birlikte halay çekmişsinizdir. Yok bu fırsatı kaçırmışsanız hemen söyleyelim Hakkı ördek kuklası. İşin komiği onları satan arkadaşın adı Hüseyin olmasına rağmen sezon sonu adı Hakkı oldu. Hüseyin bu sezon başka Hakkılarla gelecekmiş buna da ayrıca sevindik.
Siz! Bankada mı çalışıyorsunuz? Ya da özel bir şirkette? Dört duvar arasında, masanızda biriken işler, işyerinizdeki bazı insanların kaprisi ve metropol hayatının zorlukları yetmezmiş gibi bir de, iş çıkışı sizi bekleyen diğer sorumluluklar arasında nefes almaya mı çalışıyorsunuz. Arasıra aklınızdan "Küçük bir sahil kasabasında yaşasam, toprakla uğraşsam" benzeri hayalleriniz mi var? "Emekli olunca, bizim kız okulu bitirsin de" diye ertelediğiniz... Hayatı, hayalleri ne uğruna olursa olsun ertelemek. Bizce bu yanlıştı. Biz şimdi yapmalıydık. Ve yaptık... İşte,bizim hikayemiz...


