Çarşamba, Şubat 28, 2007

Datça'da kar vardı...


Bu sabah atölyemize geldiğimizde belki bir daha hiç görmeyeceğimiz bir olayla karşılaştık... Sadece Goca dağ'a yağdığı düşünülen kar bizim bahçemizde idi... Bir avuçta olsa orda öylece kalakalmıştı, gece yağan dolu'nun ardından... Artık kimse Datça'ya kar yağmadı diyemez...

Salı, Şubat 27, 2007

EMİT



Her sene gerçekleşen İstanbul Uluslararası EMİT Turizm Fuarı'nda tüm belediyeler gibi Datça belediyeside, 15-18 Şubat 2007 tarihleri arasında, İstanbul Beylikdüzü TÜYAP fuar alanında idi... Yaşar ve ben yuvamıza döneceğimiz için sadece birgün katılabildiysekte; fuar alanındaki bir günlük Türkiye turu sonunda; "hala gezilecek ne çok yer var" diye iç geçirmeden de edemedik...

Misafirlere ikram edilen çağlalar ise, Palamutbükünde yetiştirilen sezonun ilk çağlaları idi...

Özledik mi demeli?

Gülen gözlerle karşılanıp, sevenlerle buluşmak, aile ile özlem gidermek...İş koşuşturmacaları bitipte turist gibi gezmek, Galata'dan seslenmek güzelim şehr-i İstanbula. Vapur sefasında martılarla gözgöze gelmek, Kız kulesi ile muhabbet... Herşey iyiydi, hoştuda... Sabahları kapımızın önünden geçen Fatma teyzemiz yoktu.
"Ekmek alıp gelende dedim. Olmayınca aklım kalıveripduru" diyen.
Bu zeytinleri ne yapacağız şimdi deyince koşuverdiğimiz Melahat teyzemiz yoktu,
"Gel ben sana öğreteyim" diyen.
Yoktu. "Yaptığım bebekler nasıl" diyen Neşe ...
Dolu dolu bir enerjiyle kapıdan içeri girip ;
"Çocuklar harikasınız yahu" deyip, asıl harika eylemlerini büyük bir çoşkuyla anlatan Nihat amcamız yoktu.

Yoktu... Sakinlik, sessizlik, kuş cıvıltıları, arı vızıltıları ve ÜRETİM...

Altın kafesteki bülbüller gibiydik... Tüketim şehri olan altın kafes içinde tüketerek tükendik. Yeniden doğmaya, üretmeye geldik... Bir kez daha anladık ki tüketmek değil, üretmek bizi mutlu kılan...